Rüya Ağacı
Elif, köydeki Rüya Ağacı'nın ışıklarının solduğunu fark eder ve ağacın koruyucusu Leyla'dan yardım ister. Çocukların güçlü rüyalarının ağacı canlandırabileceğini öğrenen Elif, köydeki çocukları toplayarak birlikte rüyalarını paylaşmalarını sağlar. Küçük Ali'nin güzel rüyasıyla ağacın en karanlık dalı bile ışıldar. O günden sonra, Rüya Ağacı çocukların rüyalarıyla hep parlak kalır ve köyde umut kaynağı olur.
Rüya Ağacı
Bir zamanlar, yemyeşil tepelerin arasında saklı, huzur dolu bir köy varmış. Bu köyde yaşayanlar, rüyaların ve hayallerin hayatın en değerli hazineleri olduğuna inanırmış. Köyün tam ortasında, dalları göğe doğru uzanan ve yaprakları parıldayan dev bir ağaç yükselirmiş. Bu ağaç, köylüler arasında “Rüya Ağacı” olarak bilinir ve geceleri başka hiçbir ağacın yapamadığı bir şey yaparmış: İnsanların en güzel hayallerini toplar ve onları birer ışığa dönüştürerek gökyüzüne bırakırmış.
Gündüzleri sıradan bir ağaç gibi görünse de, geceleri yaprakları renkli ışıklarla ışıldar, dalları arasında büyülü bir fısıltı yankılanırmış. Her gece köyün çocukları uykuya daldığında, rüyalarındaki en güzel düşünceler Rüya Ağacı’nın dallarına konar ve orada büyürmüş. Rüyalar büyüdükçe yapraklar arasında farklı renklerde ışıklar parlamaya başlarmış. Bu ışıklar bazen mavi, bazen pembe, bazen de altın sarısı olurmuş. Her renk, farklı bir rüyayı temsil edermiş.
Köyde yaşayan küçük bir kız vardı; adı Elif. Elif çok meraklı ve cesur bir çocuktu. Rüya Ağacı’nın etrafında oyun oynamayı ve geceleri ağacın ışıklarını izlemeyi çok severdi. Ancak bir gün, Rüya Ağacı’nın ışıkları sönük kalmıştı. Yapraklar eskisi gibi parlak değildi ve dallar arasındaki fısıltı kaybolmuştu. Elif, bu durumu fark edince büyük bir merakla Rüya Ağacı’nın yanına gitti.
Ağacın altında otururken, hafif bir rüzgar esti ve yaprakların arasından ince bir ses duyuldu. “Merhaba küçük kız,” dedi ses yumuşakça. “Ben Rüya Ağacı’nın koruyucusuyum. Adım Leyla. Bu gece neden buradasın?”
Elif şaşkınlıkla etrafına baktı ama kimseyi göremedi. “Merhaba Leyla,” dedi çekingen bir sesle. “Rüya Ağacı’nın ışıkları neden bu kadar sönük? Ne oldu bu ağaca?”
Leyla’nın sesi, yaprakların arasından yankılanarak yanıt verdi. “Rüya Ağacı, çocukların rüyalarından beslenir, Elif. Ancak son zamanlarda rüyalar eskisi kadar güçlü değil. Bazı çocuklar rüya kurmayı unutuyor, bazıları ise korkularıyla baş edemiyor. Bu yüzden ağacın dalları ve yaprakları soluklaştı.”
Elif’in içi birden umutla doldu. “Peki ben bu durumu düzeltebilir miyim? Rüya Ağacı’nı tekrar ışıldatmak için ne yapabilirim?”
Leyla, “Evet, Elif,” dedi. “Ama bu kolay olmayacak. Rüya Ağacı’nı yeniden canlandırmak için köydeki çocuklara rüyalarını hatırlatmalı ve onların rüyalarına renk katmalısın. Her çocuk için bir rüya eklemeli ve ağaca tekrar hayat vermelisin.”
Elif hemen harekete geçti. Ertesi gün, köydeki bütün çocukları topladı. “Hadi hep birlikte Rüya Ağacı’na gidelim ve ona rüyalarımızı ekleyelim!” diye seslendi. Çocuklar merakla Elif’in peşine takıldılar ve hep birlikte ağacın altına vardılar.
Birlikte, ağacın dallarına sarılmış ve gözlerini kapatmışlardı. Her biri sırayla en güzel rüyasını paylaşmaya başladı. Ayşe, “Rüyamda, bulutlardan yapılan bir kale var,” dedi heyecanla. “O kalede yaşayan herkes uçabiliyor ve bulutların üzerinde dans ediyoruz.”
Arda, “Benim rüyamda ise dev bir çikolata nehri var!” dedi. “Her şey tatlı ve lezzetli; istersek yüzebilir, istersek çikolatalardan köprüler yapabiliriz.”
Elif, her çocuğun rüyasını dinlerken, ağacın dallarındaki ışıkların yavaş yavaş parlamaya başladığını fark etti. Ancak bazı dallar hala karanlıktı. O sırada, köyde çok sessiz duran küçük bir çocuk vardı, adı Ali’ydi. Ali, hiç konuşmamış ve rüyasından bahsetmemişti.
Elif, Ali’nin yanına giderek nazikçe sordu, “Ali, sen de rüyanı paylaşmak ister misin? Ağaç senin rüyanı da duymak istiyor.”
Ali, utangaç bir şekilde başını salladı ve gözlerini yere indirdi. “Benim pek rüyam yok,” dedi hüzünlü bir sesle. “Bazen geceleri kabus görüyorum ve rüya kurmayı unuttum.”
Elif, Leyla’nın ona söylediklerini hatırladı ve Ali’ye cesaret vermek için, “Rüyalar korkulardan daha güçlüdür,” dedi. “Eğer birlikte hayal edersek, ağaç tekrar ışıldar ve kabuslar da uzaklaşır. Hadi, birlikte güzel bir rüya kuralım.”
Ali, Elif’in cesaret verici sözleriyle gözlerini kapadı ve usulca, “Benim rüyamda, hep birlikte gökyüzünde uçuyoruz,” dedi. “Renkli yıldızlar arasından geçiyoruz ve gökyüzü ışıl ışıl parlıyor. Herkes çok mutlu ve hiç kimse yalnız değil.”
Ali’nin bu sözleriyle birlikte, Rüya Ağacı’nın en karanlık dalında bile bir ışık belirdi. Parlak bir altın rengi yayıldı ve dallar arasında yankılanan fısıltı tekrar duyulmaya başladı. Leyla’nın sesi mutlulukla doluydu, “Elif, sen ve arkadaşların harika bir iş başardınız. Artık Rüya Ağacı tekrar parlıyor ve bütün köyün çocuklarına ışık saçıyor.”
Elif ve diğer çocuklar mutlulukla ağacın etrafında dans ettiler. O günden sonra, Rüya Ağacı’nın ışıkları hiç sönmedi. Çünkü Elif, Ali ve diğer çocuklar, her gece ağaca yeni rüyalar eklemeye devam ettiler. Rüya Ağacı, sadece bir ağaç değildi artık; köydeki her çocuğun kalbine dokunan ve onların hayallerini gökyüzüne taşıyan bir umut kaynağıydı.
Elif, sık sık Rüya Ağacı’nın yanına gider ve Leyla ile konuşurdu. Bir gün Leyla ona dedi ki, “Elif, senin cesaretin ve sevgin sayesinde bu ağaç yeniden canlandı. Rüyalar, korkulardan daha güçlüdür, ve sen bunu herkese gösterdin.”
Elif gülümseyerek, “Rüya Ağacı’nı hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız, Leyla,” dedi. “Herkesin rüyaları bu ağacın dallarını süslemeye devam edecek.”
Ve böylece, Rüya Ağacı, köydeki her çocuğun kalbine dokunarak onların hayallerini büyütmeye devam etti. Elif ise, her zaman orada, ağacın yanında, yeni rüyalar eklemek ve başka çocukların hayal dünyalarına renk katmak için hazır bekledi.
Evet çocuklar bu masalımızda burada bitti. Sizde Uzun Hikayeler yazarak tarafımıza gönderebilirsiniz. Gönderdiğiniz masallar sayesinde binlerce çocuk masal okuyarak uyuyacak. Masal göndermek için aşağıda ki resme tıklayabilirsiniz.
